İki lafın bile belini kırıyoruz!

#Köşe Yazıları |
 :

”2013 nasıl geçti?” başlığıyla art arda sıralanmış onlarca video. Tıklıyorsun videolardan birini ve 2013’ün ülkende nasıl geçtiğini görüyorsun. Görüntüleri seyrederken gülmekten karnına kramplar giriyor, gözlerinden yaşlar akıyor. 2013 gerçekten hep böyle güzel ve eğlenceli geçti sanıyorsun! 2013 nasıl geçti kardeşim, ben sana söyleyeyim mi? 28 bin kadın şiddete maruz kaldı, 95’i hayatını kaybetti.(Belki de daha fazlası…) İşte asıl kramp, eşinden dayak yerken 11 çocuk annesi Nimet Ç.’nin sırtına girdi. Vücuduna saplanan her bıçak darbesinde soluğu kesilen annenin gözlerinden aktı yaşlar. Bilmedin! Senin gelecek yıl için daha komik videolar dilerken attığın kahkahalar, annesiz kalan çocukların hıçkırıklarını boğdu. Duymadın! İşte tam da böyle anlarda ne bir söz söyleyesim geliyor, ne de sazın teline vurasım. Sözler tükeniveriyor, teller saza küsüyor…



Hooop birader, kaçma hemen öyle! Başlamışken devam edelim. Gel de iki lafın belini kıralım. Ne de olsa şiddete merak salmış bir toplumuz! Hatta görünüşe bakılırsa şiddeti gücün sembolü haline bile getirmişiz. Bu kadar heveslisiyken bu işin, bari şu iki lafın da belini kıralım. Sağlam bir o kalmıştı ya, unutmadan onu da aradan çıkaralım. Haklı olalım, en güçlü biz olalım(!)

Hani şu meşhur şiir var ya. “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizesinin başına onlarca neden getirebilecek kadar çok seven Cemal Süreya şiiri… Ben de diyorum ki usta ozan Aşık Veysel’den bir dizeyle “Aynı vardan var olmuşuz.” Keşke yalnız bunun için sevsek birbirimizi. Ya da Yunus Emre’nin de dediği gibi yaratılanı sevsek, Yaradan’dan ötürü. Sevecek başka bir neden bulamadığımız zaman bile keşke yalnız bunun için sevsek birbirimizi ve keşke… Keşke, yalnız bunun için sevseydi eşi, 20 yerinden bıçaklayarak öldürdüğü Nimet’i.

 

 

“Bende sevgi yok! Varsa, nerede?” dememen için sana açık adres de veriyorum. Sevgi, yüreğinde; sevgi, dilinin ucunda, gözünün kökünde; sevgi ne göğün yüzünde, ne yerin dibinde; sevgi başucunda… Ama bir dakika! Bir ağlama sesi duyuyorum. Hıçkırıklara boğulmuş bir ses… Çocuk sesine benziyor. Nimet’in öksüz kalan çocuklarından biri mi ki? Şşşşşş, sessiz olalım. Gürültümüz bastırmasın yavrucağın hıçkırıklarını… Hafif bir saz tınısıyla ve de çok sevdiğim bir türküyle ona eşlik edeceğim ben de. Haydi eyvallah.

”Kederin büyüyorsa kuytuluklarda
 Gidecek yerin yoksa, bulamadınsa

 Al bu dertten yüreğini
 Yağmurlara ser…”