Yalanı anlamanın yolları nelerdir? Uzmanlar yalan tespiti konusundaki yanılgıları ve gerçek ipuçlarını açıklıyor. Göz teması, gerginlik gibi yanlış bilinenler yerine kanıt ve tutarsızlıklara odaklanın.
YALANI ANLAMANIN ZORLUĞU
Dünya üzerinde milyarlarca insan yaşıyor ve hemen herkes hayatının bir noktasında yalan söylüyor. Bazen sözlerle, bazen sessizlikle, bazen de ufak bir jestle... Yalanlar hayatımızın bu kadar içindeyken, onları tespit etmek neden bu kadar güç? Çoğu zaman yalan tespitinde başarısız olmamızın ardında yatan nedenleri araştırmacılar uzun yıllardır inceliyor. Son araştırmalar, bu konuda nerede yanlış yaptığımıza ışık tutuyor.
YALAN NEDİR? HER YANLIŞ BİLGİ YALAN MIDIR?
'Yalan' kelimesi, beğenmediğimiz bir kıyafete güzel diyen birinden, saklanan bir ilişkiye kadar pek çok farklı durumu ifade edebilir. Ancak her yanlış beyan yalan mıdır? Göteborg Üniversitesi'nden Doçent Timothy Luke, 'beyaz' yalanları kasıtlı aldatmacadan ayırmanın önemli olduğunu belirtiyor. Ona göre aldatmanın özü, başka bir kişiyi kasten yanlış yönlendirme girişimidir. Yalanın ne olduğuna karar vermek bir şeydir, onu tespit etmek ise bambaşka bir süreçtir.
YANLIŞ BİLİNEN YALAN İPUÇLARI: GÖZ TEMASI VE GERGİNLİK
Yaygın inanışlardan biri, yalancıların göz temasından kaçındığıdır. Ancak Göteborg Üniversitesi'ndeki araştırma bu görüşü desteklemiyor. Uzmanların büyük bir çoğunluğu, yalancıların doğruyu söyleyenlere göre göz temasından kaçınma olasılığının daha yüksek olmadığı konusunda hemfikir. Benzer şekilde, uzmanların yüzde 70'i yalancıların daha gergin görünmediği görüşünde. Oysa gerginlik ve bakışları kaçırma, yalancıların sergilediği varsayılan temel davranışlardan ikisiydi. Ayrıca, sürekli duruş değiştirmek, kendine dokunmak, ellerle oynamak ve mantıksız açıklamalar yapmak gibi inanışların da zayıf temellere dayandığı görülüyor.
GERÇEK YALAN İPUÇLARI: DETAY EKSİKLİĞİ VE TUTARSIZLIK
Peki bir yalancıyı tespit etmek için etkili bir yöntem var mı? Luke'a göre umut vadeden bir ipucu: Detay eksikliği. Uzmanların yüzde 72'si, yalancıların doğruyu söyleyenlerden daha az ayrıntı verdiği konusunda hemfikir. Profesör Vrij de bu görüşe katılıyor ve insanların davranışlarından ziyade ne söylediklerini incelememiz gerektiğini vurguluyor. Bir ifadedeki detay sayısı ve 'komplikasyonlar' gibi sözel göstergeler önem taşıyor. Vrij ayrıca ifade-kanıt tutarsızlığının da önemli bir ipucu olduğunu belirtiyor. Bir yalancının ifadeleri, mevcut kanıtlarla daha az tutarlıdır. Profesör Granhag da güvenilir sözel olmayan ipuçlarının olmadığını, ancak güvenilir sözel ipuçlarının bulunduğunu ifade ediyor.
TUTARSIZLIKLARA NASIL MEYDAN OKUNUR?
Luke ve Granhag, yalanı tespit etmesi gerekenler için şüphelilere doğrudan yalan söylemekle suçlamadan, hikayelerindeki tutarsızlıklara yavaş yavaş kanıt sunarak meydan okumayı içeren bir 'strateji değiştirme' yaklaşımı öneriyor. Bu yöntemde, kişiye önce ne olduğunu sorulur, ardından ifadeleriyle çelişen kanıtlar sunulur ve tepkileri gözlemlenir. Kişi, sunulan kanıtlar karşısında hikayesini değiştiriyorsa, yalan söyleme olasılığı artar. Ancak bu yöntemde, görünen yalanın bazen basit bir hafıza hatasından kaynaklanabileceği de unutulmamalıdır.
NOMOTETİK YAKLAŞIMIN SINIRLARI VE İDEOGRAFİK YAKLAŞIMIN YÜKSELİŞİ
yalan tespitinde evrensel ipuçları bulamamızın nedeni, aldatmanın karmaşık bir olgu olması olabilir. Geçtiğimiz yüzyılda benimsenen nomotetik yaklaşım, herkes için geçerli olabilecek yalan 'yasaları'nı aramaktaydı. Ancak bu 'herkese uyan tek beden' yaklaşımı işe yaramıyor çünkü her birey farklı şekilde yalan söyler. Luke, ipuçlarını anlamak için araştırmacıların ideografik bir yaklaşım benimsemesi ve her bireyi benzersiz kılan özelliklere odaklanması gerektiğini savunuyor. Bu, her kişinin benzer konularda ve ortamlarda nasıl yalan söylediğine dair kişisel bir profil oluşturmayı içerir.
YALAN SÖYLEMENİN BENZERSİZ İŞARETLERİ: DONALD TRUMP ÖRNEĞİ
İdeografik yaklaşıma bir örnek, Dr. Sophie van der Zee ve ortaklarının 2022'de yayınladığı bir çalışmada görülebilir. Bu çalışmada, Donald Trump'ın başkanlığı dönemindeki tweetlerinin doğruluk veri tabanı kullanılarak, Trump'ın yalan söylerken kullandığı dilin doğru tweetlerinden sistematik olarak farklı olduğu tespit edildi. Kişiselleştirilmiş bir profil oluşturulduktan sonra, Trump'ın tweetlerinin doğru olup olmadığı yüzde 74 doğrulukla tahmin edilebildi. Bu tür kişiselleştirilmiş modeller, çok sayıda yalan söyleyen ve geniş sanal takipçiye sahip kişiler için faydalı olabilir.
SONUÇ: KANITA ODAKLANIN VE DİKKATLİ OLUN
Sonuç olarak, aldatma üzerine yapılan araştırmalar, çoğu insanın yalanları tespit etmede başarısız olduğunu gösteriyor. Yalancılar, klişeleri bildikleri için tespit edilmekten kaçınabilirler. Ayrıca, doğrulama önyargımız da bizi aşırı özgüvenli yapabilir. Başarılı olduğumuz durumları daha çok hatırlarız. Luke'a göre, birini yalan söylerken yakalamanın en iyi yolu kanıtlara odaklanmaktır. Tanıdığınız birinin yalan söylediğini anlamak için ise kişiyi değil, durumu okumak ve motivasyonlarını anlamaya çalışmak daha önemlidir. Klişe ipuçları işe yaramayacak, hatta bir yalancıyı yakalama konusunda sizi daha da kötüleştirebilir. Eğer kanıt bulamazsanız, Luke'un basit tavsiyesi: 'Dikkatli olun.'