Behçet Uz’un torunu Yeşim Kunter: “Çocuklarımız sentetik bir eğlence yaşıyor”

inegolonline.com'a Google'da abone olun Google News
Behçet Uz’un torunu Yeşim Kunter: “Çocuklarımız sentetik bir eğlence yaşıyor”
22 Ara 2017 / Cum 10:09
/ 97 Kez Okundu
| |

Londra’da kurduğu şirketiyle çocuklarla ilgili işler yapan şirketlere danışmanlık hizmetinin yanı sıra, oyun yardımıyla şirket yöneticilerine hayal güçlerini kullanacakları eğitimler sunan İzmirli ünlü oyun uzmanı ve fütürist Yeşim Kunter, Yaşar Üniversitesi’ne konuk oldu

Londra’da kurduğu şirketiyle çocuklarla ilgili işler yapan şirketlere danışmanlık hizmetinin yanı sıra, oyun yardımıyla şirket yöneticilerine hayal güçlerini kullanacakları eğitimler sunan İzmirli ünlü oyun uzmanı ve fütürist Yeşim Kunter, Yaşar Üniversitesi’ne konuk oldu. İzmir’in kalkınmasında büyük öneme sahip Dr. Behçet Uz’un torununun torunu olan Kunter, oyunu neden hayatımızdan çıkarmamamız gerektiğini anlattı.
Yaşar Üniversitesi Mimarlık Bölümü ile Yaşar Üniversitesi Stratejik Planlama ve Mükemmelliyet Ofisi (SPMO) tarafından düzenlenen “Tasarım Araştırması, Yaratıcılık ve İnovasyon” konulu seminere konuşmacı olarak katılan oyun uzmanı Yeşim Kunter, günümüzün çocuk parklarını, oyun alanlarını ve oyuncaklarını değerlendirdi. New York Fashion Institute of Technology’de (FIT) oyuncak tasarımı programında eğitim alan Kunter, 12 yıl boyunca dünyanın dev oyun ve oyuncak üreticisi firmalarında çalışarak çeşitli konseptler tasarladı. 2012 yılında Londra’da kurduğu şirketiyle de oyunun yaratıcılık üzerinde oluşturduğu etkiler üzerine eğitimler veren ve firmalara danışmanlık hizmeti sunan başarılı girişimci, günümüzde çocuklara dikte edilen oyun oynama şekillerine dikkat çekti.
Başta güvenlik sebebi olmak üzere artık Avrupa’da çocukların giderek artan bir hızla sokaklarda oyun oynamayı bıraktıklarını belirten Kunter, “Avrupa’da bile çocuklar kendi bahçelerinde dahi oyun oynamak için tek başına dışarı çıkamıyor. Git gide eve kapanan bir çocukluk söz konusu. Bir de AVM’lerin oyun alanlarında ya da tek tip çocuk parklarında oyun oynamaya bırakılan çocuklar söz konusu. Yani günümüzde çocuklara dikte edilen oyun oynama şekilleri mevcut. AVM’lerde ise tamamen plastik ve içine kapanık araçlar söz konusu. Bu içine kapanık elektronik araçlar belki çocuklara anlık bir eğlence yaşatıyor ama aileler burada çocuklarıyla herhangi bir iletişim kuramıyorlar. Çocuklar o araçların içinde sabit bir şekilde kalarak sentetik bir eğlence yaşıyorlar” dedi.

“Oyuncak sektörü doğa akımını başlatıyor”
TV ve dijital dünyaya adım atmanın özellikle Y kuşağı için heyecan verici olduğunu ancak yeni doğanlar için bir anlam ifade etmediğini söyleyen Kunter, giderek anti sosyalleşen çocuklar için oyuncak sektörünün yeni bir akım başlattığını anlattı. Kunter, “Bizim için ekran ve djiital dünyaya girmek çok heyecan vericiydi ama bu yeni doğan çocuklar için olağanüstü bir durum değil. Elbette TV ve dijital dünya yaşamın bir parçası ancak bu konuda dengeli olmak lazım. Çocuklarımızı sadece bunlara maruz bırakırsak onları robotlaştırırız ve anti sosyal bir birey hale getiririz. Son yıllarda bu tehlikenin farkında olan oyuncak sektörü artık duyularımızı harekete geçirecek oyuncaklar üretmeye başladı. Hatta gelecek senenin oyuncak trendleri arasında çocukları daha aktif hale getirecek outdoor dediğimiz dış mekan oyuncakları ve onları doğa ile yakınlaştırabilmek için çeşitli bitkileri yetiştirebilecekleri setler yer alacak” diye konuştu.

“Merak etmemek en büyük eksikliğimiz”
Şirketi aracılığıyla çocuklardan CEO’lara kadar geniş bir kesime yaratıcılığı geliştirmek için çeşitli teknikler öğreten Yeşim Kunter, “Öncelikle oyun kelimesinin anlamını bilmek ve buna değer vermek gerekiyor. Oyun, temel adaptasyonumuz ve evrimsel gelişimimiz için büyük bir öneme sahip. Oyunu kullanarak düşünce ve inovasyon geliştirmek mümkün. Çünkü insan oyun oynarken daha önce kuramadığı bağlantıları kurabiliyor ve yaratıcılığını açığa çıkarabiliyor. Türkiye’nin önde gelen şirketlerine eğitimler veriyorum. Gözlemlerime göre ülkemizdeki şirketlerde büyük bir potansiyel mevcut. Ancak pek çok departman bir birinden kopuk ve herkes kapalı bir kutu gibi duruyor. Ayrıca en büyük eksikliğimiz merak etmemek. Daha doğrusu yargılayıcı bir merakımız var. Bir birimizi dinlemiyoruz ve bu da hem sosyal hayatta hem de çalışma hayatında bizi ileri taşımıyor” dedi.

“Kemeraltını’nın karmaşası beni besliyor”
İzmir’de en çok Kemeraltından ilham aldığını da belirten İzmirli Kunter, “Kemeraltında bir doğallık ve bir karmaşa mevcut. Bir anda değişen ortamlar, hareketli esnaf, karşına çıkan sürprizler kısacası bu karmaşa beni mesleki anlamda da çok besliyor. Fazla steril olan mekanlardan ilham alamıyorum” diye konuştu.





Duyuru
İnegöl'ü Whatsapp'a getirdik WHATSAPP KANALINA ABONE OL
Reklam
Yorum yapan kullanıcılarımız Kullanıcı Sözleşmesi'ni kabul etmiş sayılır.