Doğal kaynaklardan kırmızı alarm!

Günümüzde önceki yıllara nazaran daha belirgin bir biçimde iklimler değişiyor; depremler, seller, kuraklıklar, yangınlar gibi felaketlerin ardı arkası kesilmiyor. Dünya çevre felaketleri ve iklimdeki değişikliklerle sarsılıyor. Bu felaketler ise doğrudan doğal yaşama ve tarla ürünlerine zarar veriyor. Tarım sektörü, iklim değişikliklerinden etkilenen sektörlerin başını çekiyor.  Bununla beraber ürün miktarının azalmasına, ürün fiyatlarının artmasına neden oluyor. Üretim için gerekli tohum, gübre, ilaç ve toprak kalitesi gibi tüm tedbirler alınmış olsa bile üretim miktarının azalmasına engel olunamıyor.
Bu felaketler dünyanın doğal ekosistem dengesine uymadığımız için ve bu uyumu sağlayan toprak ve su gibi doğal kaynakların aşırı tüketimi, kirletilmesi ve dünyanın dengesinin bozulması ile sonuç veriyor. Unutulmaması gereken nokta, doğal kaynakların kirlilik durumu ekolojik sistemin bozulmasıyla beraber hava, su, toprak kirlilikleri ile doğrudan bağlantılı olduğudur. Özellikle 21.yüzyılın en önemli sorunlarından biri olan temiz su kaynaklarının azalması, küresel ısınma ve iklim değişikleri ile beraber meydana gelecek olan yetersiz beslenme sorunudur. Ayrıca toprağın kirlenmesi beslendiğini düşünen insanların yavaş yavaş zehirlenmesine ve toplum sağlığını da ciddi bir biçimde tehdit etmektedir.
Biz de ülke olarak zor günler ile mücadelemizi verirken 29 Temmuz Dünya Limit Aşım Günü olarak belirlenmiştir. Bu şu demek; yani bu yılın bütün kaynaklarını tükettik ve hatta önümüzdeki yılın kaynakları ile beslenerek 2022 yılına borçlu giriyoruz. Ülkemiz için ise bu tarih 6 Haziran idi, yani dünya ortalamasından 50 gün önce kaynaklarımızı tüketmiş bulunmaktayız. Yağışların azalması, tarım alanlarının daralması, artan nüfus ile beraber gıda israfları dünyayı maalesef açlığa doğru sürüklüyor. Üretimden çok tüketimin, ihtiyaçlarımızdan fazlasını tüketmenin, kendimiz ve ileriki nesillerin geleceğinden çalmak demek olduğu unutulmamalıdır.
İnsanın en değerli servetinin sağlığı olduğunun farkındaysak, sağlığımızı da doğaya ve ondan elde ettiğimiz kaynaklara borçlu olduğumuzu unutmayalım. Doğa ile uyumlu yaşamak, daha aydınlık geleceğe sahip olabilmek için ise daha iyi bir gezegene ihtiyacımız olduğunun bilincinde olmalıyız. Bu zor günleri farkındalıkla ardımızda bırakmak dileğiyle.
Dyt Gülşen EROĞLU