Eklenme: 28 Ara 2020 / Pzt 19:43
A A / 1094 Kez Okundu
| |

Asgari ücret üzerine bazı mülahazalar

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 23. Maddesi'nin 3. Fıkrası der ki; "  Çalışan herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayacak düzeyde, adil ve elverişli ücretlendirilmeye hakkı vardır; bu, gerekirse, başka toplumsal korunma yollarıyla desteklenmelidir."
 
Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmenin tarafıdır ve diğer bütün maddelerinin olduğu gibi bu maddesinin de boyunduruğu ve yaptırımı altındadır. Bu sözleşme anayasamızın da üzerinde bağlayıcılığa sahiptir. Devleti, kişilere karşı uluslararası hukuk nezdinde sorumlu tutar.
 
Pekâlâ Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut hükümeti yahut şimdiye kadar hüküm süregelmiş diğer bütün hükümetler hiç bu maddeyi tam manasıyla yerine getirebilmişler midir? Bunun yolu asgarî ücret uygulaması mıdır?
 
Öncelikle asgarî ücreti bir tanıyalım; nedir, neden uygulanır, bir bakalım.
 
Sanayi devriminden bu yana kentli nüfus hızla artmakta, işçi sınıfı mevcudu hızla çoğalmaktadır. Fakat bu nüfus artış hızı beraberinde bir emek arzı artışını getirmektedir. Hiçbir üretim aracına sahip olmayan, geçinmek ve hayatını idame ettirebilmek için emeğinden başka satacak birşeyi olmayan işçi sınıfı mevcudu her geçen gün çoğalmaktadır.
 
Ne yazık ki, istihdam arzı yıllar boyunca emek arzının hep gerisinde kalmış, emeğe olan talep, maaşa olan talepten düşük seyretmiştir. Çünkü doğası gereği üretim araçlarına sahip olan kesim gelirlerinin önemli bölümünü yatırım yapıp istihdam yaratmak yerine biriktirip sermaye sahibi olmayı ve sermayenin gücünü elinde tutmayı yeğlemiştir. Ve daha çok kâr edip daha kısa sürede sermaye biriktirme hırsıyla yanıp tutuşan burjuva kesimi, emek pazarındaki bolluk içerisinde her zaman en ucuza ve en verimli olana yönelmiştir.
 
Bu hırs tarihte pek çok kereler ahlakın ve vicdanın sınırlarını aşmış ve dramatik sonuçlara neden olmuştur. Öyle ki erken sanayileşen ve hukuki anlamda kurumsallaşamayan İngiltere'de sırf ucuz diye, çocuk yaştaki işçiler büyüklerine tercih edilmiş. Küçük yaştaki çocuklar daha parkta oyun yüzü görmeden kendilerini sanayinin siyah çarklarının arasında bulmuşlardır. Sermaye biriktirme ve daha çok kâr elde etme hırsı, devlet tarafından korunmayan emek pazarında faciaya yol açabilir ve buna benzer dramlar tekraren yaşanabilir.
 
Peki acaba hükümetler, gerçekten emekçi kesimi patron kesimin karşı konulmaz kâr hırsının zulmünden korumak için mi asgarî ücret uygulaması getirmişlerdir? Yoksa başka gerekçeler de mi var?
 
2021 yılı asgari ücret uygulamasının detayları belli oldu. Nominal olarak %21, reel olarak %5 zammı uygun gördü hükümetimiz. Verilen ücretin insani yaşam koşulları için asgari şartları sağlayıp sağlamadığı tartışılır. Serbest piyasa ekonomisinin kötü bir imitasyon modelinin uygulandığı ülkemizde bunun sonuçları ne olabilir bakalım. TÜİK %14 enflasyon açıkladı. Fakat kimse bu verilere güvenmiyor.
 
Çarşının, pazarın, bakkalın gerçekleri bize bundan daha fazlasını fısıldıyor. Ücret zammını verilerin ötesindeki gerçek enflasyon büyük oranda içinde eritiyor. Ayrıca ücretlere getirilen bu zam enflasyonu da 2021 yılı için kemikleştiriyor. Ülkede 2020 yılında cirosunu nominal olarak %20 arttırmayı başarabilmiş firma sayısı çok azdır. Bu durum firmalarda kar kaybına sebep olacaktır ve daha verimli ve daha ucuz iş gücüne yönelimi arttıracaktır. Bu işsizlik verilerinde yeni bir artışın habercisi olabilir.
 
Hali hazırda geniş tanımlı işsizlik oranımız %22. Yani ülkemizde iş arayan her dört kişiden biri iş bulamıyor. İş bulabilen 3 kişinin de maaşı enflasyon canavarı tarafından emiliyor. Ülkemizin makroekonomik göstergeleri yakın bir zamanda toplam talepteki sert düşüşün can yakıcı sonuçlarıyla yüzleşebilir. Talebi korumak adına enflasyonun 5 puan üzerinde yapılan zam, toplam istihdamdaki %13’lük düşüşün yarattığı boşluğu doldurmaktan çok uzak. Yaptığımız toplam ihracat içinde %54 lük paya sahip olan en iyi müşterimiz Avrupa Birliği de derin bir resesyonda. Turizm kaynaklı gelirlerimizin de geçtiğimiz yıldakine göre çok aman aman fark edeceğini sanmıyorum.

Nihayetinde açıklanan asgari ücret rakamı, toplam talepte negatif etkiye sebep olacak gibi görünüyor. Yüksek faiz, düşük ihracat, zayıf turizm gibi diğer pek çok makroekonomik gösterge toplam talebi hedef almakta. Müşteri kıtlığı yaşayacağımızı ön gördüğüm 2021 yılında, yine emek ucuz ekmek pahalı olacak. Yarından ümitli olmak güzeldir ama bence zaman kemer sıkma, ayağımızı yorganımıza göre uzatma zamanı.

Her şeyin başı sağlık, kalın sağlıcakla.