Eklenme: 23 Tem, 2020 / Per 19:17
A A / 1222 Kez Okundu
| |

Bal deyip geçme !!

Koronavirüsü nedeniyle kısıtlandığımız şu günlerde doğaya duyduğumuz özlem daha bir arttı. Bu özlemle birlikte aslında doğaya olan ihtiyacımızın ne kadar önemli olduğunu anladık. Umarım bu anlayış bizleri bu süreçten sonra çevremize ve doğaya karşı daha hassas ve korumacı yapar. Çünkü haberler dünyamız ve içerisinde yaşayan canlılar açısından çok da iç açıcı değil maalesef.  
 
Londra’da gerçekleştirilen Kraliyet Coğrafya Topluluğu’nun toplantısında ARILAR DÜNYANIN EN ÖNEMLİ CANLISI SEÇİLDİ. Arıların onca canlının arasından insanları bile sollayarak dünyanın en önemli canlısı olması tabi ki boşuna değil. Çünkü arılar olmazsa ne olur biliyor musunuz?
 
Tüm dünya da tarımda tozlaşmanın  %70-80 i arılar tarafından sağlanıyor. Yani birçok besinimiz onların varlığına bağlı. Arılar tam manasıyla dünyanın gıda güvencesidir. Ayrıca arı kovanı sanki küçük bir ecza dolabı gibidir. Arılar bal dışında sağlık alanında kullanılan arısütü, arı poleni, propolis, arı zehri, apilarnil, perga, balmumu gibi birçok yan ürün üretiyorlar.
 
Einstein’e göre arılar yok olursa, insanların yalnızca dört yıl ömrü kalır. Arı olmazsa, tozlanma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz.
Bakın,  Kur’an’da da  bizzat bal arısı anlamına gelen "NAHL" suresi yer almaktadır.
"?68,69? Ve rabbin bal arısına şöyle ilham etti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine yuvalar edin.
Sonra her türlü besleyici ürünlerden ye; rabbinin koyduğu kanunlara boyun eğerek çizdiği yollardan git!" Onların karınlarından, farklı renk ve çeşitlerde şerbet (kıvamından bir sıvı) çıkar ki onda insanlara şifa vardır. İşte bunda da düşünen bir topluluk için açık delil bulunmaktadır."
 
Ne yazık ki bu kadar öneme rağmen yeterli özeni gösteremeyişimiz sonucunda arılar tüm dünyada azalıyor. Birleşmiş Milletler bilimsel raporu her 5 bal arısı grubunun 2'sinin yok olduğunu söylüyor. Bilinçsiz yapılan tarımsal ilaçlama, çevresel kirlenme, küresel ısınma, baz istasyonları, genetiği değiştirilmiş ürünler, bitki biyoçeşitliliğinin azalması gibi faktörler arıları ve besin çeşitliliğimizi birinci dereceden etkiliyor.
O yüzden çevreyi kirletmeme ve koruma noktasında daha bilinçli olalım. Olmayanları uyaralım. Çocuklarımızı bu bilinçle büyütelim. Yoksa 5-10 seneye kalmadan sofralarımızda ne bal ne de sağlıklı beslenebileceğimiz çeşit çeşit sebze ve meyve görebileceğiz.
Ha bu arada balı tüketelim ama miktarını da abartmayalım ki şifa yerine zehir olmasın. Sağlıcakla Kalın.
Diyetisyen Ayşenur Doğan