Eklenme: 08 Mar 2021 / Pzt 16:32
A A / 559 Kez Okundu
| |

Oyunu Kazanamayacağız Kuralları Değiştirelim

Borsa İstanbul Başkanı Hakan Atilla bugün istifa etti ve istifası’nın kabul edildiği SPK tarafından duyuruldu. Bu durum borsada çöküşe, dövizde sert yükselişe sebep oldu. Sn. Başkan daha önce istifa iddaalarını yalanlamış izne ayrıldığını açıklamıştı. Bugün istifa haberinin gerçek olduğu ortaya çıktı. Biz ülke olarak ne yazık ki görevlendirmeleri ve görev değişimlerini olağan süreçlerle yapamaz olduk. Kurumlarımızın neredeyse tamamı ahbap-çavuş ilişkileriyle kurumsallıktan son derece uzak yönetildiği için, neredeyse her görev değişimi sansasyonel sonuçlar doğuruyor. Bir milletin kaderi, üç beş kişinin kendi aralarındaki bakkal hesabıyla belirleniyor. Üzülmemek elde değil.
 
Sn. Başkan’ın istifası meselesine gelince, daha önce Amerika tarihinin gördüğü en şımarık başkan olan Donald Trump ile bizim başkanımızın arasının iyi olması sebebiyle, himmet üzere serbest bırakılan Hakan Atilla, Amerikan yargısı tarafından tutuklanmış, Amerika’nın sözde nükleer barış için dünyaya ilan ettiği yaptırımları delerek, İran parasını bir devlet bankası olan HALKBANK aracılığıyla akladığı, İran’ın nükleer silah geliştirmesine dolaylı yoldan yardım ve yataklık ettiği, Amerikan bankacılık sisteminin itibarını sarstığı gerekçeleriyle yargılanmaktaydı. Biz Trump Başkan’a çok güvenip serbest bırakılan başkanımızı dünya finansının merkezine nispet yapar gibi ülkemizin borsasının başına getirdik. Hatta aynı borsanın %10 hissesini haraç mezat, yok pahasına Katar’a sattık.  Tabi Trump gitti, Biden geldi, mahkeme tekrar kuruldu ve Hakan Atilla ve HALKBANK yeniden yargılanacak. Amerika tarafından finansal bir suç işlemekle yargılanan birinin borsanın başında olması tabi ki yabancı yatırımcıyı korkutur. Hal böyle olunca tekrar istifa ettirilmesi kaçınılmaz oldu. İlginç olan ise şu, Türk medyasına Sn. Atilla’nın istifa etmediği, izne ayrıldığı servis edilirken, Financial Times’da istifa haberi çok önceden verilmiş, bunun yabancı yatırımcıya bir mesaj olduğu açıklanmıştı. Yani Borsa’nın Türk müşterileri kazıklanmış, yabancı müşterilerinin yüreğine su serpilmişti. Bu ahbap-çavuş ilişkilerinin, bakkal hesabıyla ve günlük politikalarla ülke yönetmenin millete çıkardığı acı reçetededir işte.

Sorunlar bununla bitmiyor, CATSAA yaptırımları ve S400 krizi devam ediyor, bu krizin ülke ekonomisi üzerindeki baskısı her geçen gün artıyor. Biz kendi başkanımızın istifasının yarattığı sonuçları göğüsleyemeyecek kadar zayıf ekonomik gerçeklere sahipken göbekten bağlı olduğumuz dünya finans merkezinden gelecek cezaları göğüslememiz pek mümkün görünmüyor. Hatırlarsanız Akdeniz krizinde AB yaptırımları tehdidi nedeni ile geri adım atmış, iç siyasette ahkam keserken, sondaj faaliyetlerini durdurmuştuk. Görünen o ki; bu meselelerde de geri adım atmaya devam edeceğiz. Dünyaya sattığımız cakanın faturasını da milletçe boşu boşuna ödemiş olacağız.
İç siyasetin, her ne kadar suni gündemler ve tartışmalarla gizlenmeye çalışılsa da, en önemli gündemi ekonomi. Yapılan bütün anketler ekonomik krizin, işsizliğin ve hayat pahalılığının halkın en önemli sorunu olduğunu gösteriyor. Bu sorunların sorumlusu olarak Erdoğan ve ailesinin idaresi olarak gösterilirken halk geleceğe umutsuz bakıyor. Bu durumun neticesi olarak yapılan pek çok ankette Cumhur İttifakı’nda ağır kan kaybı gözlenirken, çanlar Akparti iktidarı için çalıyor.
Bu durumu tersine çevirmek için hükümetin harcamaları çoğaltarak, ekonomiye para pompalaması ve kısa zamanda krizi unutturması gerekiyor. Tabi bunun için de bir yerlerden para bulunması gerek. Para bulunması içinse ittifak ortağı MHP’nin millici, ulusalcı, şovenist söylemlerinden uzaklaşılması, kapitulatif, batıcı, yabancıya pozitif ayrıcalıkçı söylemlere ve bu bağlamda eylemlere dönüş olması gerekiyor. Buna MHP’nin tepkisi ne olur şimdilik bilinmez. Fakat yüzlerce yıldır evrensel olmuş insan haklarını, hukuk reformu yaptık diye pazarlamak bu bağlamdaki adımların başladığının göstergesi. Ortak MHP Lider kadrosu bu adımlara ne tepki verecek göreceğiz, ama taban parti yönetimi ile aynı bağlamda oy davranışı gösterir mi? İşin bir de bu tarafı var.
Yıllarca koalisyon hükümetlerinin istikrarı bozduğu söylemiyle siyaset yapan Akparti, gelinen noktada koalisyonsuz iktidar olmanın ve iş başına gelmenin mümkün olmadığı bir seçim sistemi ve rejimine halkı mecbur bıraktı. Görünen o ki, bu sistemde iktidar olmak Akparti için eskisi kadar kolay değil.
Ben kendi kavlimce, batıya şirin mesajların verileceği, büyük laflardan geri adım atılacağı, en nihayetinde, daha demokratik kisvesi altında Akparti’yi rahatlatacak yeni bir seçim sisteminin konuşulacağı bir siyasi söylem ve gündem sürecinin arifesinde olduğumuz kanaatindeyim.
Görelim haşmetli hükümetimiz neyler, bu saatten sonra neylerse talan eyler.