Eklenme: 20 Şub 2021 / Cmt 16:57
A A / 1013 Kez Okundu
| |

Y-CHP & Z Kuşağı

2000 yılından itibaren doğan nesile Z kuşağı deriz. Türkiye’de siyasetin gündemi hanidir; Z kuşağının seçimlerdeki oy davranışının nasıl olacağı üzerinedir. Bu anlaşılabilir bir durum çünkü Türkiye’nin kaderini değiştirecek potansiyeli olan bir kitleden müteşekkiller. Neredeyse her siyasi parti Z kuşağının önemli bir kesiminin kendilerini tercih edeceği görüşünde iddialılar. Bunu neredeyse bir siyasi koz olarak kullanan ve Z kuşağının kendi partisini tercih edeceğinden en emin görünen siyasi parti ise Kemal Kılıçdaroğlu idaresindeki Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Neyin nasıl olacağını zaman gösterecek ama ben bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi’nin görüşüne katılmayanlardanım.
 
Bir konuda haklarını teslim edelim. 90’lı yıllarda doğan Y kuşağı ve onu takip eden Z kuşağı, okuma yazmayı öğrendikleri andan itibaren hep ve sürekli olarak Ak Parti idaresinde yetiştiler. Hayatları boyunca karşılaştıkları neredeyse tüm sorunların müsebbibi olarak Erdoğan idaresini ve Ak Parti iktidarını görmekteler. Bu sorunlar öyle hafife alınacak sorunlar değil. Ak Parti idaresinde en az on kez eğitim sistemi ve bir o kadar sınav sistemi değişti. Bu dönemde gençlerin hayatlarını adadıkları tek sınavın soruları dönemin hükümeti tarafından açıkça desteklenen bir terör örgütü tarafından çalındı. Aynı dönemde taşımalı eğitim sistemi, öğrencileri müşteri gibi gören kampüs sistemi getirildi. Özel okullar mantar gibi çoğalarak eğitimde eşitsizliği korkunç boyutlara getirdi. Neredeyse her yıl biraz daha artan şiddetle gençlerin yaşam tarzlarına, özgürlüklerine yasaklarla ve baskılarla müdahale edildi. İşsizlik sonucu diplomalı garsonlar, kuruyemişciler, manavlar, ameleler her yerde. Erdoğan, çağlar öncesinin felaket senaryolarıyla gençleri korkutmaya çalışarak, “Biz gidersek o günler geri gelir.” tehditleriyle gençliği konsolide etmeye çalıştı. Örnek bir genç tipi ortaya atıp diğerlerini terörize ederek, örf anane ve geleneklerimize düşman ilan ederek gençliğin bir kesimini sadık sempatizanlar haline getirmeye çalıştı. Şu bir gerçek ki; Erdoğan’ın demode, yıpranmış, altın varaklı saray rejimi gençliği Erdoğan’ın sandığı kadar etkilemiyor ve tehditleri o kadar korkutmuyor.
 
Peki, Erdoğan’dan daha demode, daha yıpranmış ve daha ihtiyar kadrolarla müteşekkil Cumhuriyet Halk Partisi gençliğin gözünde Erdoğan’ın alternatifi olabilir mi? Vakadır; Cumhuriyet Halk Partisi 68 ve 80’ler kuşağının, kaybetmiş başarısız ve eskimiş gençlerini bugünkü ihtiyarlamış varyantlarından kurulu örgütüyle, elli yıl önce dahi kabul görmemiş fikirleriyle toplum nazarında bir arpa boyu dahi yol alamamış vaziyettedir. Üye sayısına oranla en az genç üye Cumhuriyet Halk Partisi’nde bulunmaktadır. Kendimde bizzat deneyimlediğim üzere örgüt kadroları yeni fikirlere ve yeni insanlara Türkiye’deki diğer partilerden çok daha kapalı, çok daha reflektif. Türkiye’de kendini ifade etme özgürlüğünün, söylem ve eylem özgürlüğünün en fazla kısıtlandığı yer fiili olarak Cumhuriyet Halk Partisi ilçe merkezleridir. Hadi özgürlük hiçbir yerde yok CHP’de neden olsun diyelim, ve bu bahsi kapatalım. Yine CHP kadroları, abartısız tabirle akıllı telefon dahi kullanamayan, siyaseti kıraathanede yahut meyhanede şekillendiren, bunun sonucu olarak gerçek üstü kahramanlık sloganları ve demode hedeflerle, sürekli dar bir çevrenin kendileri söyleyip kendileri alkışlayan sığ, zihinsel ve fiziksel olarak kıt kadrolarla son derece enerjik ve son derece özgürlükçü yeni nesile nasıl umut olsun? Herhangi bir şehirde herhangi bir CHP ilçe merkezine gidin, göreceğiniz şey 40’lı-50’li yılların köy kahvelerini andıran kasvetli ortamlardır. Bedirhan Üzülmez kardeşimiz, Platon’un Mağara Alegori’sindeki gibi bu kasvetli ortama ışık ve renk katabilecek yeteneğe ve donanıma haiz bir isimdi. Yine Mağara Alegori’sindeki gibi kasvetli ortamın kasvetli insanları onu mağaranın dışına adeta kustu. Cumhuriyet Halk Partisi bu demode, niteliksiz ve kompleksli kitleyle Y ve Z kuşağından büyük çapta oy alacağını düşünüyorsa, düşüncelerini gözden geçirmelidir. Aksi halde olası bir seçimde bir şok yaşayabilir.
 
Bugünün siyasetinde benim gördüğüm şu ki; gençlik ya HDP, LDP, VP vb. gibi radikal, kimlik siyaseti güden partiler ve organizasyonları tercih ediyor ya da alternatifsiz Türk siyasetinin içinde kendini apolitize ediyor.
 
Emeklilerin, ihtiyarların, dedikoducu ev hanımlarının politik ve kişisel tatmin için çöreklendiği muhalif kadrolarıyla gençliğin konsolide edilmesi zor görünüyor. Bu durum ülkemize sürekli olarak nesil kaybettiriyor. Bu kısır döngü durmaksızın tekrarlanıyor.
 
Tabi her şeyin başı can sağlığı. Ne demiş Cemal Süreya; “Hayat kısa, kuşlar uçuyor.”
 
Kalınız sağlıcakla.