Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Topçu: "Bizi Nazım’ın uzak Asya’sına gönderip, Necip Fazıl’ın Sakarya’sında boğmak istiyorlardı"

inegolonline.com'a Google'da abone olun Google News
#Siyaset | İHA
12 Eyl 2020 / Cmt 15:42
/ 27 Kez Okundu
| |

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, "Anadolu’da Türklerin varlığına bin yıldır tahammül edemeyen kadim düşmanlarımız bizi Nazım’ın uzak Asya’sına gönderip, Necip Fazıl’ın Sakarya’sında boğmak istiyorlardı" dedi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, Yerli Düşünce Derneği (YDD) Genel Merkezi’nde düzenlenen "12 Eylül Darbesi" konulu toplantıda konuştu. Topçu, burada yaptığı konuşmada, "Emperyal güçlerin içimizdeki piyonları tarafından ülkemizde 60’lı yıllarda başlatılıp, 70’li yıllarda büyütülen, çeşitli adlar altında örgütlenmiş komünist terör örgütlerinin oluşturduğu anarşi ortamında, aileler okula, işe ve sokağa çıkan evlatlarının hayatlarından endişe eder duruma gelmişti. O günlerde, kardeşin, kardeşe kolaylıkla kurşun attığı, yabancı ideolojik körlüğün deli gömleği gibi sırtlarda gezdirildiği, ölümün kutsanıp yaşamanın basitleştiği çok tuhaf bir sosyal psikoloji vardı. Ülkemizin siyaseti ve gençliği sıcak kamplara bölünmüş, Anadolu çocukları ölüyor, Türkiye kaybediyor, emperyalist güçler ellerini ovuşturuyordu. Anadolu’da Türklerin varlığına bin yıldır tahammül edemeyen kadim düşmanlarımız bizi Nazım’ın uzak Asya’sına gönderip, Necip Fazıl’ın Sakarya’sında boğmak istiyorlardı" değerlendirmelerinde bulundu.
4 Ocak 1968’de Ankara İlahiyat Fakültesi öğrencisi Ruhi Kılıçkıran’ın 22 yaşında Ankara Site Yurdu’nun kantininde iftardan hemen sonra komünist piyonlar tarafından silahla vurulup şehit edildiğini anımsatan Topçu, "Ülkücüler din, devlet, bayrak, vatan ve millet için ilk şehidini vermişti. Okul kantinlerinde, fabrika köşelerinde, sokaklarda, hastane revirlerinde, kamu kurumlarında, hatta polis karakolları ve asker ocaklarında bile orak çekiçli bayraklar ile komünist liderlerin resimleri asılıyor, arsızca propaganda yapılıyordu. Sarı, kızıl emperyalist telkinlerle bu uğurda gözünü kırpmadan can verip can alan binlerce genç, şehir ve kır gerillası olarak örgütlendirilmişti. Küresel derin emperyalist güçlerin ve yabancı ideolojilerin rüzgarına kapılanlara, ’eller silah değil kalem tutmalı’ diyenlerin ise sesleri duyurulmuyordu. Memleketin işgal ve istila tehlikesi yaşadığı, can ve mal güvenliğinin olmadığı bu dönemde, hükümet olanlar, askeri ve sivil bürokrasi nedense gerekeni yapmıyorlardı. Sonunda 12 Eylül darbesi gerçekleşmiş, darbe cuntasının elebaşı ise nedenini ’şartların olgunlaşmasını bekledik’ diyerek açıklayacak, bizde acı bedeller ödeyerek milletçe öğrenmiş olacaktık" şeklinde konuştu.
Topçu, şunları kaydetti:
"’Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır’ diyerek sıra dağlar gibi duran, alnına ışıklar vuran serdengeçtileri, gazi dervişleri, yusuf yüzlüleri, alperenleri, bin yıllık kardeşliği yaşayan ve yaşatanları zaman haklı çıkardı. Komünizm’in iflası ile sosyalizmin hayal olduğu ortaya çıktı. Türk İslam coğrafyasında yaşayan mağdur, mazlum kardeşlerinin derdiyle dertlenen, vatanın, devlet ve milletin bekası için binlerce canımız emperyalist piyonların saldırılarında, 12 Eylül zindanlarında işkenceler altında ve darağaçlarında şehitler kervanına katıldı. Bu şanlı nesli ‘Allah-vatan-bayrak’ ülküsü etrafında bir araya getirip, çağ dışı yabancı ideolojilere karşı yerli ve milli bir siyasi şuurla yetişmesine vesile olan ülkücü fikir okulunun baş öğretmeni rahmetli başbuğ Alpaslan Türkeş Bey’i minnetle, rahmetle anıyorum. Tabi bizim kuşağın ve hassaten benim hayatımın önemli bir parantezi olan, bütün iyi insanların, ‘dik duran, doğru söyleyen, düz yürüyen adam’ diye şehadet ettiği, ‘adam gibi adam’ olarak andığı, istikamet sahibi bir dava adamını o karanlık günlerde ülkücü gençliğin efsane başkanı rahmetli genel başkanım Muhsin Yazıcıoğlu’nu da rahmet ve minnetle anıyorum."


Duyuru
İnegöl'ü Whatsapp'a getirdik WHATSAPP KANALINA ABONE OL
Reklam
Yasal Bilgilendirme
Yorum yapan kullanıcılarımız Kullanıcı Sözleşmesi'ni kabul etmiş sayılır.